Son günlerde jeopolitik gerilimlerin merkezinde yer alan İsrail ve İran arasındaki çatışmalar, altıncı gününe girmiş durumda. Her iki ülke de, operasyonlarını artırarak bu süreçte bölgedeki dengeyi değiştirecek eylemlerde bulunuyor. Bu savaşın etkileri, sadece Orta Doğu ile sınırlı kalmayıp global düzeyde de yankı bulmaktadır. Peki, bu savaşın arka planı nedir? Neden bu kadar uzun süreli bir çatışma yaşanıyor? Çatışmaların gerçekleştiği noktalarda ne gibi gelişmeler yaşanıyor? İşte detaylar.
İsrail ve İran arasındaki gerilim, köklü tarihi ve siyasi sebeplere dayanmaktadır. 1979'daki İran İslam Devrimi sonrası, İran liderliği İsrail'i bir "düşman" olarak konumlandırdı ve bu durum, iki ülke arasında sürekli bir gerginliğe yol açtı. İran'ın nükleer programı ve Siyonist karşıtı söylemleri, bu çatışmanın temel dinamikleri arasında yer alıyor. Özellikle, İran'ın Hizbullah ve Hamas gibi gruplara verdiği destek, İsrail'in güvenlik kaygılarını artırıyor. Öte yandan, İsrail’in İran’a yönelik askeri operasyonları ve istihbarat faaliyetleri, iki ülke arasındaki çatışmanın daha da derinleşmesine neden oldu. Son birkaç yılda, her iki ülkenin de bölgedeki etkilerini artırmaya yönelik çabaları, bu durumu daha da karmaşık hale getirdi.
Özellikle 2021’de Filistin-İsrail çatışmaları sırasında İran’ın Hamas’a verdiği destek, İsrail’in tepkisini çekmişti. Bu çatışma sırasında yaşanan olaylar, bu iki güç arasında daha önce yaşanmamış bir gerilim yaratmıştı. Bugün ise, hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde birçok aktör, bu duruma müdahale etmeye hazırlanıyor. Savaşın başlamasıyla birlikte, bölgedeki diğer ülkelerin de nasıl bir tavır alacağı merakla bekleniyor.
Son günlerde yaşanan silahlı çatışmaların büyüklüğü, dünya genelinde önemli kaygılara yol açtı. Altıncı gününde, iki taraf da ağır kayıplar verdiğini duyurdu. İsrail, İran’ın askeri tesislerine yönelik hava saldırılarına hız verdi. Bu saldırıların arasında, birçok füze üssünün yanı sıra İran'ın drone üretim tesisleri de hedef alındı. İran ise, İsrail’in saldırılarına misilleme olarak karşılık verdiğini açıkladı ve bu tepkilerin daha da şiddetleneceği konusunda uyarılarda bulundu. Bu durum, savaşın daha geniş bir çatışmaya dönüşebileceğine dair endişeleri artırıyor.
Uluslararası toplumdan gelen tepkiler ise oldukça çeşitli. ABD, İsrail ile dayanışma içerisinde olmakla birlikte, savaşın daha fazla yayılmasını önlemek için diplomatik girişimlerde bulunmayı amaçlıyor. Çin ve Rusya ise, İran'ın lehine bir tutum sergiliyor ve bu savaşta tarafsız kalmaya çalışıyorlar. Avrupa Birliği, her ne kadar çatışmaların sona ermesi için çaba gösterse de, bölgedeki karmaşık politik yapı nedeniyle ciddi bir etkisi olduğu söylenemez.
Bu savaşın daha derin etkileri olabileceği, dünya enerji pazarında endişe yaratmakta. İran’ın petrol üretimi üzerindeki olası kısıtlamalar, dünya çapında petrol fiyatlarını artırabilir. Ayrıca, savaşın sürekleşmesi, küresel dengeleri sarsabilecek potansiyele sahip. Birçok ülke, savaşın uzamasının kendi ulusal güvenlik anlayışları üzerinde yıkıcı etkiler yaratacağını düşünüyor ve bu durum, savaşın sonlanmasına yönelik baskıları artırabilir.
Sonuç olarak, İsrail-İran savaşının altıncı gününde, her iki tarafın da elini güçlendirme çabaları, çatışmanın ne kadar derinleşeceğini ve uluslararası toplumun bu duruma nasıl yanıt vereceğini belirleyecektir. Çözüm süreci, krizlerin derinleşmesini önleyebilirken, daha fazla çatışma ise bölgedeki ve dünya üzerindeki güvenliği tehlikeye atabilir. Bu gelişmeler, ilerleyen günlerde daha keskin bir biçimde hissedileceği için, olayları dikkatle takip etmek gerekecek.