İran, son günlerde gerginleşen ABD ile ilişkilerinin ardından füze hazırlıkları yapıyor. Ortadoğu'daki güç dengeleri, her an değişebilir nitelikte bulunuyor ve Tahran’ın ABD’ye karşı olası misilleme senaryoları, bölgedeki gelişmeleri daha da karmaşık hale getiriyor. Washington'un baskı politikalarına karşı nasıl karşılık vereceği, İran için kritik bir öneme sahip. İşte İran’ın ABD’ye karşı potansiyel üç misilleme senaryosu:
İran, doğrudan bir askeri çatışmaya girmektense hibrid savaş stratejileri kullanarak ABD'ye yanıt vermeyi tercih edebilir. Hibrid savaş, devletin askeri gücünü, siber saldırıları, propaganda ve istihbarat faaliyetlerini bir araya getirerek düşmanı zayıflatmayı hedefler. Bu tür bir stratejin, ekonomik ve siyasi maliyetler açısından daha az riskli olduğu düşünülüyor. Özellikle siber saldırılarla ABD’nin kritik altyapılarına, enerji tesislerine veya askeri sistemlerine yönelik doğrudan saldırılar düzenlemek, İran’ın uygulayabileceği etkili bir yöntem olabilir. Bu tür bir müdahale, ABD'nin siber güvenlik savunmalarına meydan okuyarak İran'ın nispi güç dengesini korumasına katkıda bulunabilir.
İran, bölgedeki etkisini artırmak ve ABD'nin varlığını zayıflatmak için müttefikleriyle ilişkilerini güçlendirebilir. Bu strateji, özellikle Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan'daki güç dengelerinde önemli rol oynayabilir. İran, bu ülkelerdeki güçlerini destekleyerek ABD'nin stratejik hedeflerine engel olabilir. Örneğin, Hizbullah ve diğer Şii gruplarla olan bağlantılarını güçlendirerek, ABD'nin bölgedeki askeri üslerini tehdit etmek için bu grupları kullanması, İran’ın stratejik hamlelerinden biri olabilir. Bu durum, ABD’nin, doğrudan karşılaşmalar yerine dolaylı savaş yöntemleriyle karşılaşmasını doğurabilir.
Bununla birlikte İran'ın, Rusya ve Çin gibi diğer büyük güçlerle olan ilişkilerini derinleştirmesi de önemli bir misilleme yöntemi olarak öne çıkıyor. Bu ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmaları, İran’ın yerel ve uluslararası arenada daha fazla destek bulmasını sağlayabilir. Ayrıca, bu müttefikler arasında askeri, ticari ve enerji alanlarında yapılacak işbirlikleri, Tahran'ın uluslararası politikadaki etkisini artırabilir.
Elbette, İran doğrudan askeri bir çatışmaya da girebilir. Son dönemlerde gerçekleştirilen askeri tatbikatlar ve balistik füze geliştirmeleri, bu ihtimali göz ardı etmemek gerektiğini gösteriyor. İran, ABD'nin bölgedeki askeri üslerini hedef alabilecek donanıma sahip olduğunu iddia ediyor. Özellikle Pers Körfezi’ndeki stratejik noktalar, İran’ın füze tehdidi altında bulunabilir. Bu tür bir askeri saldırı, İran’ın doğrudan yanıt verme kapasitesini artırırken, aynı zamanda bölgedeki güvenlik dengelerini de ciddi şekilde sarsabilir.
Füze saldırıları, İran’ın casus uçakları ve insansız hava araçları (İHA) ile desteklenebilir. İran, bu tür araçları kullanarak düşmanın savunmasını aşmanın yollarını arayabilir. Diğer yandan, uluslararası topluluğun olası tepkileri, Tahran’ın hamlelerini de şekillendirecektir. Uluslararası yaptırımların etkisi altındaki İran, bu tür bir askeri aksiyona geçmeyi göze alacak mı, yoksa müzakereler yoluyla diplomatik bir çözüm mü arayacak? Orta Doğu'daki istikrarsızlığın bir başka boyutu da bu soruların yanıtındaki belirsizlikler.
Sonuç olarak, İran’ın ABD’ye karşı olası misilleme senaryoları, sadece askeri bir derinlik taşımamakta, aynı zamanda politik, ekonomik ve siber stratejileri de içermektedir. Bu durum, bölgesel ve küresel güvenlik dengeleri açısından da önemli sonuçlar doğuracağa benziyor. Tahran’ın bu stratejik hamleleri, gelecekteki gelişmeleri derinden etkileme potansiyeline sahip. Hem İran için, hem de ABD için bu süreç, büyük bir dikkat ve öngörü gerektiren bir dönem başlatacağı kesin. Ayrıca, bölgedeki diğer aktörler için de bu durum, yeni stratejilerin belirlenmesi gereğini doğuracaktır.